5 Kasım 2011 Cumartesi

Marifet Meydanı Olarak Arafat

05 Kasım 2011
Netgazete.com

MEKKE -İHA- Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez Mekke'de, Arafat vakfesi öncesinde hacı adaylarına seslendi.

Öğleden sonra Arafat'ta vakfeye duracak olan Türk hacı adaylarına hitap eden Görmez, "Allahın misafirleri aziz kardeşlerim. Bizleri herşeyden önce mübarek, mukaddes Arafat meydanında yüce huzuruna kabul eden Allahmıza sonsuz hamdü senalar olsun. Bize beytine misafir olarak kabul etme lütfunda, kereminde, ihsanında bulunan yüce Rabbimize nihayetsiz şükürler olsun" diyerek konuşmasına başladı.


Görmez, "Cennetini yitirdikten sonra bu meydanda yüce Rabbimize iltica eden Hazreti Adem'e, Hazreti Havva'ya selam olsun. Başlı başına Allah'a sadakatin timsali olan bir ümmet olan İbrahim aleyhisselama, Allah'a yakınlığın ve teslimiyetin timsali olan İsmail aleyhisselama selam olsun. Hacer validemize selam olsun. Adem'in yakarışını, İbrahim'in sadakatini, İsmail'in teslimiyetini, bize hayat veren bir bayrama dönüştüren efendiler efendisi Muhammed Mustafa "sallallahü aleyhi ve sellem'e salat ve selam olsun. Veda Hutbesi'ni burada irad eden Muhammed aleyhisselama, bütün peygamberlere, bütün müminlere selam olsun. Salatü selam, tahiyyatü ikram, her türlü ihtiram Ona, Onun aline, ashabına olsun. Dünyanın dört bir yanından Beytullahın sahibine misafir olmak için gelen, dilleri, ırkları, ülkeleri farklı, fakat imanları, duyguları, coşkuları aynı olan ak kefenler içinde Arafat meydanını dolduran bütün kardeşlerimize selamlar olsun" dedi.

"HACI OLMAK BÜYÜK BİR SINAVDAN, DERİN BİR ÇİLEDEN GEÇİP AZGIN BİR ATEŞLE PİŞEREK EŞSİZ BİR TANIKLIĞIN KIYISINA VARMAKTIR"
"Allah'ın beytini ziyaret etmek, Beyt'in Rabbine manen iltica etmek, O'na vasıl olmak, Allah Resulunun doğup büyüdüğü, tevhid mücadelesi verdiği bu kutsal topraklarda İslamın canlı tarihini yaşamak, hac etmek üzere mesafeler kat ederek buralara geldiniz" diyen Görmez, "Ancak şunu bilmelisiniz ki, hac etmek, hacı olmak sıradan bir olay değildir. Hac etmek, hacı olmak büyük bir sınavdan, derin bir çileden geçip azgın bir ateşle pişerek eşsiz bir tanıklığın kıyısına varmaktır. Hac, büyük bir niyetin karara, büyük bir kararın, büyük bir eyleme dönüşmesidir. Hac, kalbin en büyük eylemi, bütün ibadetleri içinde mündemiç büyük bir ibadettir. Hac, kulun Allah'a verdiği en büyük sözdür. Allah ile yapılan bir ahidleşme, Allah ile varılan büyük bir misaktır. Haccın her farzı, her rüknü, her menasiki Rabbimize verdiğimiz ruhi, kalbi, fiili bir sözdür" şeklinde konuştu.

Görmez, "Kardeşlerim, bizler hacca niyet etmekle, yer yüzünde en büyük gayemizin, Rabbimizin rızası olduğunu ilan ettik. Bunu söz olarak verdik. Rabbim sana geliyoruz dedik. Sadece ve sadece O'na iltica edeceğimizi söz verdik. İhramı kuşanmakla biz, renksiz, dikişsiz, rozetsiz, bayraksız, ihramı giymekle, helal, haram dairesinden çıkmayacağımıza,şimdiye kadar kıymet ölçüsü olarak bildiğimiz hiçbir şeye ama hiçbir şeye, servete, makama, mevkiye, milliyete, cinsiyete, beşeri unsurlara değer vermeyeceğimize, en büyük şanın, şerefin, değerin, izzetin Rabbimize kul olmakta olduğunu ilan ettik" dedi.

Görmez konuşmasına şöyle devam etti:
"Kardeşlerim, bizler mikat ile vaktimizi kuşanmaya ve Rabbimizle olan vakitleşmelere, muahedelere sadık kalacağımıza söz verdik. Mikattan itibaren, dilimizden düşürmediğimiz telbiye, bu sözün, bu ahdin, bu misakın ikrarıdır. O'ndan başkasına Lebbeyk ile yönelmeyeceğimizi hamdin, nimetin, mülkün yegane sahibinin Rabbimiz olduğunu ikrar ve ilan ettik.

Kardeşlerim, Allah'ın evini, Kabe'yi solumuza alarak kalbimize O'na yakın kılarak yaptığımız sevaplarımız, kalblerimizin yegane kıblesinin Rabbimiz olduğunu ilan etmektir. Safa ve Merve arasında say'imiz, Hacer validimiz misali, beşeri olandan ilahi rahmete koştuğumuz abı hayatın, Rabbimizin elinde olduğuna inandığımızın haykırışıdır."

"ARAFAT MARİFET MEYDANIDIR. MARİFETULLAHA ERME ÇABASIDIR"
Görmez, "Kardeşlerim, bugün şimdi yolumuz uzaklaşa uzaklaşa Kabetullaha geldi, Kabe'nin sahibine yakın olma adına Arafat'a düştü. Beytinden kendisine yönelmek, iltica etmek adına Arafat'tayız. Arafat önce kendini bilme, kendini bulma, kendini tanıma çabasıdır. Tek muradımız, kendini bilen, Rabbini bilir hükmünce kendimizi tanıyıp Rabbimizi tanımaktır. Arafat marifet meydanıdır. Marifetullaha erme çabasıdır. Arafat irfan meydanıdır. Arif olmaya, hakikati bilmeye, tanımaya, anlamaya karar vermektir Arafat.

Arafat itiraftır. Günahlarımızı itiraf etme yeridir. Bütün günahlardan sıyrılıp gözyaşlarıyla arınmaktır. Arafat tearüftür, tanışmaktır, ayrılıkları kalblerden silip tanışmak, iyilik ve takva yolunda yarışmak, gönüller arasında eşitlik ve kardeşlik köprüleri kurmaktır. Arafat bir mahşerdir. Ölüm elbisesini giymiş, sorguya hazır vaziyette yüce yaratıcıya yönelmek için toplanmaktır" dedi.

"ARAFAT, İNSANLIĞA KANA BULAYAN, İKİ DÜNYA SAVAŞI ÇIKARAN IRKÇILIĞA VE HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞA KARŞI BİR DURUŞTUR"
Görmez, "Arafat'taki ibadetimiz vakfedir. Öğle namazından sonra hep birlikte vakfeye duracağız Allah'ın izniyle. Vakfe bir duruştur. Sizin buradaki duruşununuz, kadını ile erkeği ile, milyonlarca kardeşiniz ile ak kefenler içinde vakfeye duruşunuz, dünyamızı ateşe veren, insanlığı kana bulayan, başımıza iki dünya savaşı çıkaran ırkçılığa ve her türlü ayrımcılığa karşı bir duruştur" şeklinde konuştu.

Görmez konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sizi gören bütün insanlar, ırk ayrımı yaptığına, insanların teninin rengine göre yüceltip aşağıladığına, cinsiyetine göre değerlendirdiğine utanacaklardı. Sizin bu duruşunuz Resul-i ekremin hala Arafat meydanında yankılanan, "Hepiniz Ademdensiniz. Adem de topraktandır" sözünün tahakkukudur. Sizin buradaki duruşunuz, zalime karşı mazlumun yanında bir duruştur. Sizin buradaki duruşunuz hakkın, hakikatin, adaletin, iyinin, doğrunun, sevginin, yetimin, miskinin, mazlumun, mağdurun yanında bir duruştur.

Arafat bir diriliştir. Arafat dirilişimizdir. Arafat'a bugün ölmeden önce öldüğümüzü, dünyanın oyun ve eğlencesini terk edip, dirilişe doğru kutlu bir yolculuğa çıktığımızı fark ettik. Buradaki varlığınız şeytan ve yoldaşlarını mutsuz edecektir. Buradaki duruşunuz şeytana ve kötülüklere karşıdır. Bundan böyle hep şeytana karşı duracaksınız, bütün kötülüklere karşı haykıracaksınız. Siz ete, kemiğe bürünmüş bir barışsızınız.

Ey Arafat sakinleri, Ey Allah'ın misafirleri, kitabın hak olduğunu, Muhammed Mustafa'nın haklı olduğunu ispatliyor varlığınız. Allahın bir olduğu hakikatine kalıbınızla, varlığınızla imza atıyorsunuz. Yüzlerinizdeki ışıltılarla, göz yaşlarınızla şahitsiziniz Muhammed Mustafa'nı davasının hak olduğuna. Ne güzel nasiptir bu. Ne şanlı duruştur bu! Onun yerinde siz duruyorsunuz. Peygamber'in yerindesiniz, eshabın yerinde duruyorsunuz. Adem babanızdan kalan boşluğu dolduruyorsunuz. İbrahimin çağrısına cevap olarak ete kemiğe büründünüz. Bize kardeşlerim diye hitap eden, bizi özleyen Hazreti Peygamber'in hasretini gerçekleştiriyorsunuz. Ne mutlu size, ne mutlu size!

Sevgili kardeşlerim, burayı bizden önce şenlendiren Resuli Ekrem ve sahabelerin izindeyiz şimdi. Veda Hutbesi ile bize seslenen merhamet Peygamberi'nin 'kardeşlerim' hitabını hak edecek miyiz? Burada yankılanan o sesi bir kez daha duymaya çalışın. Buradan ayrılırken, Onun terk etmemizi istediklerini de terk edelim! Ardımızda bırakalım kin ve nefreti, ayağımızın altına alalım, yığmayı, biriktirmeyi, cimriliği. İnsan onurunu zedeleyen gıybet ve dedikodular arkamızda kalsın. Irkçılık ve hased, ayrımcılık ve nefret geride kalsın. Bize emanet edilen kadınlarımıza nezaketle davranmayı öğrenerek dönelim buradan. Öylece gidelim şeytan taşlamaya. Attığınız her taş içinizdeki bir kötülüğü şeytana iade etsin. Şeytan ile aramızı açalım. Tavır alalım şeytanın yoldaşlarına, öylece atalım taşlarımızı. Ümit dirilsin içimizde, ümitsizlik ölsün, nefret ölsün yüreğimizde, sevgi yaşasın. Kibirler küçülsün, büyüklenmeler yok olsun, tevazu ayağa kalksın, yürüyelim kardeşlerim, öylece yürüyelim. Peygamberlerin yürüdüğü bu yolda Onların yerinde yürüdüğümüzü, Onların yerine yürüdüğümüzü bilerek yürüyelim. Peygamberlerin getirdikleri değerlere yürüyelim. Mina'ya akarken durulmuş bir nehir gibi akalım. Rahmet denizi bizi bekliyor, yuvaya dönüyoruz. Dönerken Rahmet tepesinden avuç avuç rahmet taşıyalım hanelerimize, çocuklarımıza, sevdiklerimize Arafat'tan avuç avuç marifet taşıyalım, ülkemize, dünyamıza. Mina'dan sevgi, muhabbet taşıyalım bütün insanlığa.

Yarın, Allah izin verirse geceden itibaren akın akın Müzdelife'ye gideceksiniz. Kur'an-ı kerimin ifadesiyle "insan seline kapılıp yola akacağız" devam edeceğiz. Telbiye getireceğiz. Yarın beyaz güvercinler misali Meşari hareme doğru uçma zamanıdır. Arafat'ta gündüz kaldık, Meşari hareme yolculuk gece ve karanlıkta olacak. Sınav hala devam ediyor. Taşları Meşari harem toprağından bizzat kendi ellerimizden toplayacağız. Taş topraklarken elimizle yaptıklarımızı düşüneceğiz. Hayatım, mız bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçecek. Gecenin karasında, kalblerin karasını aklamak için kendimizi unutup, Rahmana yöneleceğiz. Günahlarımız ve pişmanlıklarımız için bir taraftan tövbe ederken, bir taraftan da onları def etmek, taşlamak üzere Mina'yı arzulayacaksınız. Gece boyunca Müzdelife'de kalırken, bakışlarınızı afaktan enfüse çevirmeniz gerekecek. Kulağınızda Resuli ekremin Veda Hutbesi'nden şu sözler tekrar yankılanacak, "Hepiniz Ademdensiniz. Adem de topraktandır."

Mina'da cemerat var, şeytan taşlama var. Mina zaten aşırı istek, arzu demektir. Günün ilk ışıklarının gecenizi ve gündüzünüzü aydınlatmasıyla mahşerin kalabalığına karışma zamanı gelecek. Müzdelife'nin zahidi iken, Mina'nın mücahidi olacaksınız. Yorgun bedenlere, çökmüş omuzlara, yaklaşan bayram sabahının muştusu imdat edecek. Göreceksiniz ki gece ay hac ediyordu, gündüz güneş hac ediyor. Mina emniyet mekaknı, sınavın sonucunu alacağınız mekandır. Sakın o atmak için topladığınız taşları, sadece taş sanmayınız. O taşlar sizin bugüne kadar biriktirdiğiniz kusurlarımız, günahlarımız, kötülüklerimizdir, şimdi o taşları atarken, hem şeytanı, hem de kendi kötülüklerimizi taşlamış olacağız. Şeytanı ve kötülükleri uzaklaştırırken, Rabbimize yakınlığı, kurbiyeti elde edeceğiz. Bu kurbiyeti kurbanla pekiştireceğiz inşallah. Mina bayram sabahıdır. Kurtuluş günüdür. Gözleriniz bedeniniz yorgun. Ama kalbiniz dip diridir. Nefsin kötülüklerinden, dünyanın gelip geçiciliğinden, esaret zincirlerinden kurtulmak için şeytanı taşladıktan sonra, Kabeyi tavaf edecek, Safa ile Merve arasında say edeceksiniz. Artık bu sizin için bir bayramdır. Bayram günü, müminlerin diriliş günüdür. O gün, hacı olduğunuz gündür. Bayrama kavuştuğunuz için kurban keseceksiniz. İhramda iken bir otu koparmak yasaktı. Şimdi Allah'a bağlılığın gereği, bir canlıyı kurban edeceksiniz. Kurban ettiğin deve, koyun değil, heva ve hevesiniz, şehvetiniz, iradenizdir. O'nun rızası için hepsini kurban etmelisiniz ki, bayramı yüreğinizde yakınlığı özbenliğinde hissedebilesiniz. Çünkü bu bayram yakınlık bayram. Bu bayram kurbiyet anıdır. Önce taş atacaksınız. Attıkça paklanacaksınız. Bu bir sınavdır. Sonra bir baş kurban edecesiniz. Can sınavından geçecesiniz. Daha sonra tıraş gelecek. Sembolik olarak kendi varlığınızın bir parçasını da kurban edeceksiniz. Kurban bayramı, haccın anlamını yaşayanların bayramıdır. Velev ki, çok uzak coğrafyalar da olsa bile, sizler burada bu yakınlaşmayı yaşayanlar, kazandığınız güzellikleri gittiğiniz yerlere taşıyacaksınız. Gittiğiniz yerlere taşıyacaksınız. Kendi mekanlarınızda manevi bir kan dolaşımına sebep olacak tertemiz kanlar olacaksınız.

Damarlarda dolaşan tap taze kan, daha sonra kimi hacılara hicran yolu, kimilerine hasret yolu gözükecek. Kimi hacılara ise hicret yolu... Allah hicretinizi kabul etsin! Allah haccınızı mebrur etsin! Allah bayramımızı mübarek etsin! Allah haccınızı mebrur etsin! Allah say'inizi meşkur etsin! Kutlu olsun, mübarek olsun! Bütün Arafat'ın sakinlerine selam olsun, Allah'ın selamı rahmeti, bereketi, hepinizin, hepimizin üzerine olsun!".



Related Posts with Thumbnails

En çok ilgi görenler

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı